1 Şubat 2012 Çarşamba

Kayışlar Koptu!

Çok kardeşli bir tek çocuktum ben!
Kalabalığın içinde yalnız hissetme durumunun tersini icat ettim kendi dünyamda. 
Öğretmenlerim hep 6 kardeş olduğumu düşünürdü. Tek çocukların utandığı kişiydim yani.
Konuşmak ve yazmak için gönderilmiş gibi hissederdim kendimi. 
Hep tombuldum ben! Şu çocukluğun acımasızlığıyla dalga geçilen, dansa davette seçilmeyen kız!
Ama bir o kadar da dışa dönük, sosyaldim! nasıl mı? Fizik yerine dilimi kullanırdım akıllım!
Harika bir ortaokul döneminden sonra lise başladı. Lisede de gevezeliğim son sürat devam etti. ekşi sözlükte tanımlanan lisedeki "merve"ydim sanırım... Ve yandaşım olan platonik aşk sendromu beni karşılıklı aşk büyüsünün kucağına bıraktı! lan! sevgili olduk iyi mi?
Çocuk çok zekiydi, parlak sivri dişler... düzgün parmaklar, espriler.. 4 yıllık arkadaşlığın ardından başlayan duygular.. 
Bir noktadan sonra büyü bozuldu. (Hep bozulmaz mı zaten?) (bknz: Aylin Aslım- Böyledir Bu İşler)
1 dönemdir beraber gidip gelmeye başladığımız, yıllardır biriktirdiğim hayalleri elini tuttuğum çocukla yaşayacağım harika üniversite kampüsünden döndüğümüz bir gün bir belediye otobüsünde ayrıldık.
Sonra ben sustum! yıllardır konuşan ben! gülmeye doyamayan ben! ne gerzekmişim! (Sonra beklenen ulak geldi, güldürdü:) ve gitti)
1. sınıfı moron gibi geçirdim. 2 desen gel gitler! 3 toparlanış! geldik 4e! 
Artık bomba gibiyim.. Ama bir baktım üniversitenin en bomba dönemlerini resmen çöpe atmışım ben!
Detayları sonra yazacağım.
Dün 8 yıllık dostum bendeydi. lak lak, muhabbet, sabahlama.. hoş bir kahvaltı, dertleşme...
döndü dedi ki: 
- Lisede seni daha çok seviyordum!
zaten hep patavatsızdı ama öhöm yuh lan! 
Güldü, sarıldı! geçti, gitti..
amaaaa toncaaa birikmişin üstüne hayatın bu cilvesi bende kayışları koparttı arkadaş!
o kadar saldım mı lan ben kendimi?!! sadece ekstra 10 kilo aldım! gırgır aynı, korumacılık aynı!
Akşamına face'de takılırken yıllar öncesinden bir misafir sohbet penceresini tıklattı, geldi. 
- "sen" dedi. "Yazmayı severdin. Yazılar biriktirirdin. Duygusal zekan süperdi. Ben de bir yazı yazdım, bir oku beğenecek misin?"
- (ünlü bir yazar edasıyla) tabiki tatlım, seve seve.
okudum, yorumlar yaptım, bazı yerleri eleştirdim.
sonra yıllardır hayatıma uzak olan bu misafirle sohbete başladık.
- sürekli birilerinden tepki alacağız diye paylaşmıyoruz, paylaşmadıkça düşünmeyi bırakıyoruz.. yazmıyoruz.. 
- Yazmak insanın kendisini daha yakından tanımasına, anlamasına yardımcı olur oysa (bak bak! yıllardır elinden düşürmediği günlüğünden, defterinden vazgeçen, yıllardır kalemlere dokunmayan ben değilim sanki!)
-Ben de seni birazcık tanıyorsam sen zaten yazıyorsundur ve yazdıklarını da okumak isterim.
-İnşallah=) çok sevinirim.
.....
Biraz daha hoş beş sonra vedalaştık.
Sonra dedim ki yazma vakti geldi... 
 o zaman haydi bakalım bismillah...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder